Güzel Dinimiz İslamiyet

Üçüncü Cild, 41.ci Mektup

Bu mektup, bir sâliha hânıma “rahmetullahi teâlâ aleyhâ” yazılmış olup, kadınlara lâzım olan nasîhatleri bildirmekdedir:

Kadınların, Resûlullah’a “sallallahü aleyhi ve sellem” söz verdiklerini bildiren Mümtehine sûresindeki âyet-i kerîme, Mekke şehrinin alındığı gün inmişdir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” erkeklerle sözleşdikden sonra, kadınlarla sözleşmeğe başladı. Kadınlarla yalnız söz ile olup, mübârek eli, kadınların ellerine dokunmadı. Kötü huylar, kadınlarda, erkeklerden daha çok olduğundan, kadınlarla sözleşirken, erkeklerden daha fazla şart, araya kondu. Allahü teâlânın emirlerini yapmış olmak için, bunlardan kaçınmak lâzım geldiği bildirildi.

Birinci şart: Allahü teâlâdan başka, hiçbirşeye ibâdet etmemekdir. Bir kimse, başkaları görmek için ibâdet eder veya Allahü teâlâ için eder ammâ, başkasının görmesi de hoşuna giderse veya ibâdetinde başkasından bir karşılık, meselâ, bir (Âferin!) sözü beklerse, o kimse, şirkden kurtulmuş olmaz ve hâlis muvahhid olmaz. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Küçük şirkden korununuz!) (Küçük şirk nedir?) diye soruldukda, (Riyâ) buyurdu. Yâni başkasına göstermek için ibâdet etmekdir.

Kâfirlerin bayramlarında, onların yapdıklarını yapmak, hep şirkdir. Hem müslümanlığı, hem de kâfirlik ibâdetlerini yapan, (Müşrik)dir. Kâfirliği beğenen de müşrikdir. Müslüman olmak için, kâfirlikden kaçınmak lâzımdır. Mü’min olmak için, şirkden sıyrılmak şartdır.

Hastalıkdan kurtulmak için, putlardan, heykellerden, papazlardan imdâd beklemek şirkdir ki, bu hâl müslümanlar arasında yayılmışdır. İhtiyâclarını putlardan, heykellerden istemek, kâfirlikdir [Allah’a düşmanlıkdır]. Nisâ sûresi, 59. âyetinde meâlen, (Onlara, kâfirlere inanmayınız dediğim hâlde, onlar kâfirlerin sözleri ile hareket ediyorlar. Şeytân onları aldatıyor) buyuruldu. Kadınların çoğu, bilmiyerek, bu belâya düşüyor. Ne oldukları bilinmiyen bir takım isimlerden meded bekleyip, bunlarla belâdan kurtulmak istiyorlar. Kâfirlerin âdetlerini, kâfirlik alâmetlerini yapıyorlar. Bilhâssa, çiçek hastalığı zamanında, bu belâ, iyilerinde de, fenâlarında da görülüyor. Bu şirkden kurtulabilen ve kâfirlik alâmetlerinden birini yapmıyan kadın, çok azdır. Hindûların bayram günlerine [ve ateşe tapınanların Nevruz günlerine ve hıristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına] hürmet etmek ve o zamanlarda, onların âdetlerini, onlar gibi yapmak, şirk olur. Küfre sebeb olur. Kâfirlerin bayramlarında, müslümanların câhilleri ve hele kadınlar, kâfirlerin yapdıklarını yapıyor ve bu günleri, müslüman bayramı zan ediyor ve kâfirler gibi, birbirlerine hediye gönderiyorlar. Eşyâlarını, sofralarını kâfirlerin yapdığı gibi, süslüyorlar. O geceleri, başka gecelerden ayırd ediyorlar. Bunlar hep şirkdir, kâfirlikdir. Sûre-i Yusuf’daki âyet-i kerîmede meâlen, (Biz, Allahü teâlânın varlığına, birliğine, her şeyi yaratanın O olduğuna inandık, müslüman olduk diyenlerin çoğu, başkalarına ibâdet ve itâat ederek ve daha birçok hareketleri ve sözleri ile, müşrik oluyorlar) buyuruldu.

Şeyhler için, türbeler için kurban adıyorlar. Götürüp mezar başında kesiyorlar. Fıkıh kitâbları, bunu da şirk saymakdadır. Bazı kimseler, daha ileri giderek, böyle kurbanları, cin kurbanı oluyor diyorlar. Dînimiz bunu red ediyor ve şirk sayıyor. Adak yapmak, çok  şekilde olur. Hayvan kesmeği adamağa ve bunu kesip cin kurbanlarından oldu demeğe ve cinlere tapanlara benzemeğe ne lüzûm var?

Şeyhler için tutdukları oruçlar da böyledir. Bir takım isimler uydurup, o isimlere niyyet ediyor, iftâr zamanı her oruç için, husûsî yemekler şart ediyor ve gün de tayin ediyorlar. İşleri, bu oruçlar sâyesinde oluyor sanıyorlar. Bu da, ibâdetde şirkdir. İşleri hâsıl olmak için, başkasına ibâdet etmekdir. Bunun çirkinliğini iyi anlamak lâzımdır. Hâlbuki hadîs-i kudsîde buyuruldu ki: (Oruç benim için tutulur. Onun karşılığını ben veririm!) Yâni oruç, yalnız benim için tutulur. Bana, oruçda başkası şerîk olamaz. Hiçbir ibâdetde, Allahü teâlâya birşeyi ortak etmek câiz değil ise de, yalnız orucu buyurması, bunda şirk yapmamağa çok dikkat olunması içindir. Bazı kadınlar, hîle yaparak, bu oruçları, Allah için tutuyoruz ve sevâbını şeyhlerimize hediye ediyoruz diyor. Bu sözleri doğru ise, oruç için, niçin gün tayin ediyorlar ve muayyen iftârlık yiyor ve iftâr zamanında çirkin işler yapıyorlar? Çokları iftârda harâm işliyor. Bu şartları yapabilmek için, dilencilik bile yapıyor ve işlerinin bu harâmlar sâyesinde hâsıl olduğuna inanıyor. Bunlar, hep yoldan çıkmakdır. Şeytânın aldatmasıdır.

Kadınlardan söz alınan ikinci şart: Hırsızlık etmemekdir. Hırsızlık, büyük günâhlardan biridir. Çok kadınlar, bu günâha yakalanmışdır. Hırsızlığın inceliklerinden kurtulabilen kadın pek azdır. Bunun için, hırsızlıkdan kaçınmak, ikinci şart oldu. Kocalarının malını, kocalarının izni olmadan harc eden kadınlar hırsız oluyor. Bununla, büyük günâha girmiş oluyor. Bu hâl, hemen bütün kadınlarda var gibidir. Hepsinde bu hiyânet hâsıl olmakdadır. Ancak, Allahü teâlânın koruduğu az kimse bundan kurtulmakdadır. Keşki, bunun hırsızlık olduğunu, günâh olduğunu bilselerdi. Bunu, helâl bilenleri çokdur. Helâl bilenlerin kâfir olmaları korkusu çokdur. Allahü teâlâ, kadınları şirkden men etdikden sonra, ikinci olarak, hırsızlıkdan men buyurdu. Çünkü, bunu helâl sanarak, çoğu kâfir olur. Bundan dolayı, bu günâh, kadınlar için, başka günâhlardan daha büyük oldu. Böyle kadınlar, kocalarının mallarını her zaman alarak hiyânete alışdıklarından, böylece, başkasının malını kullanmanın çirkinliği kalblerinden kalkar. Başkalarının mallarını da, habersiz kullanmak kendilerine hafîf gelir. Çekinmeden başkalarının mallarına hiyânet ve hırsızlık eder. İyi düşünülürse, böyle olacağı açıkca anlaşılır. O hâlde, kadınları hırsızlıkdan men etmek, dîn-i İslâmda çok ehemmiyyetlidir. Şirkden sonra, onlar için ikinci çirkin şey bu oldu. [Bir mü’min, kendine sâdık ve emîn olan zevcesini bu büyük günâhdan kurtarmak için, malını istediği şekilde sarf etmesine önceden izin vermelidir.]

İlâve: Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” birgün Eshâb-ı kirâmına sorarak: (Hırsızların büyüğü kimdir bilir misiniz?) buyurdu. Bilmiyoruz. Siz buyurun! dediklerinde: (Hırsızların büyüğü, namazından çalandır ki, namazın erkânını tamam yapmaz!) buyurdu. Bu hırsızlıkdan da sakınmalıdır ve büyük hırsız olmakdan kurtulmalıdır. Kalbe hiçbir şey getirmiyerek, niyyet etmelidir. Niyyet doğru olmazsa, ibâdet sahîh olmaz. Kırâeti doğru okumalıdır. Rükûü, secdeleri, kavmeyi ve celseyi, itmînân ile yapmalıdır. Yâni, rükûdan kalkınca tam dikilip, bir tesbîh miktarı durmalı ve iki secde arasında doğru oturup yine bir tesbîh miktarı öyle durmalıdır. Böylece, kavmede ve celsede, itmînân [yâni tumânînet] hâsıl olur. Böyle yapmıyanlar, hırsızlardan olur ve çok azâblara yakalanır.

Kadınlardan istenilen üçüncü şart: Zinâ etmemekdir. Bu şartı, yalnız kadınlardan istemek, bu günâhın hâsıl olması, çok defa onların râzı olmalarına bağlı olduğu içindir ve kendilerini gösterdikleri [erkeklerin kollarına atıldıkları] içindir. O hâlde, bu günâhın ilk sebebi onlardır. Bu işde, onların rızâları muteberdir. Bunun için, bu amelden, kadınların daha kuvvetli men edilmeleri icab etdi. Bundan dolayı, Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîm’de, bu günâhda kadını erkekden evvel söyledi ve (Kadına ve erkeğe yüz sopa vurunuz!) buyurdu. Bu günâh insana, dünyada ve âhiretde zarar verir ve bütün dinlerde yasak ve çirkin olmuşdur. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Zinânın dünyada üç fenâlığı vardır: Biri, güzelliği ve parlaklığı giderir. İkincisi, fakîrliğe sebeb olur. Üçüncüsü, ömrün kısalmasına sebeb olur. Âhiretdeki üç zararına gelince, Allahü teâlânın gadabına sebeb olur. İkincisi, süâlin, hesâbın fenâ geçmesine sebeb olur. Üçüncüsü, Cehennem ateşinde azâb çekmeğe sebeb olur.) Bir hadîs-i şerîfde buyuruldu ki: (Yabancı kadınlara bakmak, gözlerin zinâsıdır. Onları tutmak, ellerin zinâsıdır. Onlara gitmek, ayakların zinâsıdır.) Nûr sûresindeki 30. âyet-i kerîmede meâlen, (Mü’minlere söyle, yabancı kadınlara bakmasınlar ve zinâ etmesinler! Ve mü’min kadınlara söyle! Onlar da, yabancı erkeklere bakmasınlar ve zinâ etmesinler!) buyruldu. Kalb, göze tâbidir. Gözler harâmdan sakınmazsa, kalbi korumak güç olur. Kalb, harâma dalarsa, zinâdan sakınmak güç olur. O hâlde, îmânı olanların, Allahü teâlâdan korkanların, harâma bakmaması lâzımdır. Ancak bu sûretle, kendini korumak, dünya ve âhiretde zarardan kurtulmak mümkün olur. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde kadınların, kızların, yabancı erkeklerle yumuşak sesle, nezâketle konuşmalarını, böylece kötü adamların kalblerine fenâlık getirmelerini men buyurmakda, buna sebeb olmıyacak şekilde söylemelerini istemekdedir. Kadınların, yabancı erkeklere süslenmelerini yasak etmekdedir. Bileziklerinin sesini duyurmamak için, yavaş, sessiz yürümelerini emr etmekdedir. Yâni fıska, günâha sebeb olan her şey de günâhdır. O hâlde günâha, harâma sebeb olan şeylerden kaçmak lâzımdır.

(Safizm), yâni kadınların, yabancı kadınlara şehvet ile bakması ve dokunması, kadınların, kocasından başkasına, erkek ve kadın, kim olursa olsun, yabancıya süslenmeleri câiz değildir. Erkeklerin homoseksüel olması, yâni oğlanlara şehvet ile bakmaları ve dokunmaları harâm olduğu gibi, kadının da homoseksüel olması, yâni kadına şehvet ile dokunması ve bakması harâmdır. Dünyada ve âhiretde felâketlerden kurtulmak için, bu incelikleri iyi gözetmek lâzımdır. Erkekle kadın, başka cinsden oldukları için, bir araya gelmeleri gücdür. Kadının kadına yaklaşması böyle olmayıp kolaydır. Bunun için kadının kadına bakmasını ve dokunmasını, erkeğin kadına ve kadının erkeğe bakmasından daha şiddetle men etmelidir.

Kadınlardan istenilen dördüncü şart: Çocuğunu öldürmemekdir. O zaman, kadınlar, fakîrlikden korkarak, kızlarını öldürürlerdi. Bu çirkin hareket, haksız yere cana kıymak olduğu gibi, evlâd hakkını da tanımamakdır ve her ikisi de büyük günâhdır. [Çocuk aldırmak da böyledir. İbni Âbidîn, 5.ci cild, 276.cı sahifede diyor ki, (Özürsüz, çocuk düşürmek, herhâlinde harâmdır. Ananın veya süt emen diğer çocuğun ölümüne sebeb olan bir özür varsa, uzuvları teşekkül etmeden düşürmek câiz olur.) Uzuvlar yüzyirmi gün sonra teşekkül eder denildi. Canlı çocuğu almak da, aldırmak da harâmdır. Çocuk olmaması için önceden tedbir almak, meselâ prezervatif kullanmak câizdir. Fakîrlikden dolayı iyi bakamamak, besliyememek korkusu, çocuk düşürmek için özür olmaz. Din düşmanlarının yasaklamasından dolayı, din bilgisi verememek, İslâm terbiyesi ile yetişdirememek korkusu özür olur. Çocuğun râhat tevellüd etmesi için (Bostân-ül-ârifîn) sonunda diyor ki, Abdullah ibni Abbâs “radıyallahü teâlâ anhümâ” buyurdu ki, bir tas, tabak içine (Bismillâhillezî lâ ilâhe illâ huv El-Halîmül Kerîm. Sübhâne Rabbil’ Arş-il’azîm Elhamdülillahi Rabbil’ âlemîn) ve sonra (Nâzi’ât) sûresinin son âyetini ve Ke-ennehüm’den itibâren (Ahkâf) sûresinin son âyetini İslâm harfleri ile yazıp, eritip anasına içirmelidir.

Kadınlardan istenilen beşinci şart: Bühtân ve iftirâ etmemekdir. Bu günâh, kadınlarda çok olduğundan onlara şart edildi. İftirâ büyük günâhdır ve çok fenâdır. Bunda yalan söylemek de vardır ki, yalan, her dinde harâmdır. İftirâda bir mü’mini incitmek de vardır ki, bu da, başkaca harâmdır. Bunlardan başka, iftirâ etmek, yeryüzünde fesâd çıkarmağa, ortalığı karışdırmağa sebeb olur ki, bu da harâmdır.

Altıncı şart: Peygamber “sallallahü aleyhi ve sellem” efendimizin her emrine itâat etmekdir. Bu şart, bütün farzları, sünnetleri yapmak ve bütün yasaklardan kaçınmak demekdir ve İslâmın beş şartını bildirmekdedir.

İslâmın beş şartından biri, namazdır. Beş vakit namazı üşenmeden, seve seve kılmalıdır. Malın zekâtını, emr edilen yerine, hevesle vermelidir. Ramazân-ı şerîf orucu, bir senelik günâhların afvına sebebdir. Oruç tutmakdan zevk almalıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Hac edenin geçmiş günâhları afv olur!) Kâ’be-i mu’azzamaya gidip hac etmeği büyük kazanç bilmelidir. Vera’ ve takvâyı elden bırakmamalıdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Dînin direği vera’dır.) İçki içmemelidir. Sarhoş yapan her şey, şarap gibi harâmdır. Mûsikîden de kaçınmalıdır ki, lehv ve la’bdir. Yâni nefsin istediği faydasız işdir ve harâmdır. Bir hadîs-i şerîfde, (Mûsikî, zinâya yol açar) buyuruldu. Müslümanları gıybet etmek, yâni kötülemek niyyeti ile çekişdirmek, iki müslüman arasında söz taşımak, mûsikîden daha büyük harâmdır. [Zimmîyi gıybet etmenin de harâm olduğu, (Behcet-ül-fetâvâ)da yazılıdır.] Bunlardan kaçınmak lâzımdır. Müslümanla alay etmek, kalbini kırmak da harâm olup, sakınmak lâzımdır. [Mektûbât-ı Rabbânî, III-41]

Bizimle iletişim geçin.

İletişim

Hanımlara Rehber Bilgiler

     Görüş ve önerileriniz bizim için değerlidir! Amacımız size her zaman daha iyi hizmet verebilmektir.

     Bizimle paylaşmak istediğiniz görüş, öneri ya da şikayetiniz varsa ilgili "İletişim Formu"nu doldurarak bize iletebilirsiniz. Bildiriminizi en kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.

Takip Edin!

Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir ve e-posta yolu ile iletişime geçebilirsiniz.

İletişim Formu