Güzel Dinimiz İslamiyet

Helâl Lokma Kazanmak

Bütün ibâdetlerin kabul olması, helâl lokmaya bağlıdır. İbâdetler on kısımdır. Dokuz kısmı helâl kazanmaktır. Bir kısmı da bildiğimiz bütün ibâdetlerdir. O hâlde helâl kazanmaya çalışmalıdır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Allahü teâlâ güzeldir. Yalnız güzel yapılan ibâdetleri kabul eder. Cenâb-ı Hak, “Helâl yiyiniz ve sâlih, iyi işler yapınız” buyurmaktadır.)

(Uzak yoldan gelmiş, saçı sakalı dağılmış, yüzü gözü toz içinde bir kimse, ellerini uzatıp dua ediyor. “Yâ Rabbî!” diye yalvarıyor. Hâlbuki yediği haram, içtiği haram, gıdası hep haram. Bunun duası nasıl kabul olur?)

Yâni haram yiyenin duası kabul olmaz. İşte haramı, helâli bilmeyen, bunları birbirinden ayıramayan, haramdan kurtulamaz, ibâdetleri boşuna gider. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Helâl kazanmak her müslümana farzdır.)

(İlim öğrenmek her müslümana farzdır.)

Bazı âlimler, bu ikinci hadîs-i şerîfteki ilimden murat, (Helâl ve haram ilmidir) demişlerdir. Helâl kazanmak için helâli ve haramı öğrenmek lâzımdır.

İmâm-ı A’zam Ebû Hanîfe hazretlerine birisi sordu: (Vakitlerimi ibâdetle geçirmek istiyorum. Bana bir şey yaz da, hep onu yapayım!) İmâm-ı A’zam hazretleri birkaç gün içinde alış-veriş bilgilerini yazıp o adama verince, (Bu bilgiler tüccarlara lâzım olur. Ben evimde oturup ibâdetle meşgul olacağım) dedi. Cevâbında (Yiyecek ve giyecek lâzım olmayan kimse var mı?) Dînin alış-veriş kısmını bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz ve ibâdetlerin sevabını bulamaz. Zahmetleri boşa gider ve azaba yakalanır ve çok pişman olur, buyurdu.

İbrahim Edhem hazretlerine, (Falanca yerde bir genç var. Gece-gündüz ibâdet ediyor. Vecde gelip kendinden geçiyor) dediler. Gencin yanına gidip, üç gün misafir kaldı. Dikkat etti, söylediklerinden daha çok şeyler gördü. Kendinin soğuk, hâlsiz, habersiz, gencin ise, böyle uykusuz ve gayretli hâline şaşıp kaldı. Gençteki bu hâllerin şeytandan olup olmadığını anlamak istiyordu. Yediğine dikkat etti. Lokması helâlden değildi. (Allahü ekber, bu hâlleri hep şeytandandır) dedi. Genci evine davet etti. Kendi yemeğinden yedirince, gencin hâli değişip, o aşkı, o arzusu, o gayreti kalmadı. Genç, İbrahim Edhem hazretlerine, (Bana ne oldu?) diye sordu. (Yediğin helâlden değildi.

Yemek yerken, şeytan da midene giriyordu. O hâller şeytandan oluyordu. Helâl yiyince şeytan giremedi. Asıl doğru hâlin meydana çıktı) buyurdu.

Haram yemek, kalbi karartır, hasta eder. Ebû Süleymân-ı Dârâni hazretleri, (Helâlden bir lokma az yemeği, akşamdan sabaha kadar namaz kılmaktan daha çok severim. Çünkü mide dolu olunca, kalbe gaflet basar. İnsan Rabbini unutur) buyurdu. Helâlin fazlası böyle yaparsa, mideyi haram ile dolduranların hâli acaba nasıl olur? Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretleri buyuruyor ki: (Yolumuzun esası üç şeydir: Helâl yemek, ahlâk ve amelde Sevgili Peygamberimize tâbi olmak, her işi yalnız Allah rızâsı için yapmaktır.)

Bu dünya, âhiret yolcularının bir konak yeridir. İnsana burada yiyecek ve giyecek lâzımdır. Bunlar ise çalışmadan ele geçmez. Hem âhiret için hazırlanmalı, hem de dünya ihtiyâçlarını kazanmalıdır. Fakat bunları da âhiret yolculuğunda lâzım olduğunu düşünerek kazanmalıdır. Kendinin ve çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını helâlden kazanmak, birçok ibâdetlerden daha sevaptır. Resûlullah efendimiz bir sabah eshâbı ile konuşurken, kuvvetli bir genç, erkenden dükkânına doğru geçti. Bazıları (Böyle erkenden dünyalık kazanmaya gideceğine, buraya gelip birkaç şey öğrenseydi iyi olurdu) deyince, Resûlullah efendimiz, (Öyle söylemeyiniz! Eğer kimseye muhtaç olmamak ve ana, baba, çoluk-çocuğunu da muhtaç etmemek için gidiyorsa, her adımı ibâdettir. Eğer herkese öğünmek, keyif sürmek niyetinde ise, şeytanla beraberdir) buyurdu.

Hazret-i Ebû Bekir “radıyallahü anh”, hizmetçisinin getirdiği sütü içti. Sonra helâldan olmadığını anlayınca, parmağını boğazına sokarak kay etti (kustu). O kadar zahmetle çıkardı ki, ölüyor sandılar. Sonra, (Yâ Rabbî! Elimden geleni yaptım. Midemde ve damarlarımda kalan zerrelerden sana sığınırım) diye yalvardı. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” da, Beytül-mala yâni devlete ait zekât develerinin sütünden, kendisine yanlışlıkla verilip içtiği zaman, böyle yapmıştı.

Abdullah bin Ömer “radıyallahü anh” buyuruyor ki: (Beliniz bükülünceye kadar namaz kılsanız ve kıl gibi oluncaya kadar oruç tutsanız, haramdan kaçınmadıkça, kabul edilmez, faydası olmaz.)

Yahya bin Mu’âz hazretleri buyuruyor ki: (Allahü teâlâya itaat etmek, bir hazineye benzer. Bu hazinenin anahtarı dua, anahtarın dişleri de helâl lokmadır.)

Binada temel ne ise, dinde de lokma odur. Temel sağlam olunca, üzerindeki binalar sağlam olur. Dîni ayakta tutan da helâl lokmadır. Temel çürük olunca, bina çöktüğü gibi, lokma haramdan olduğu zaman din de çöker.

İbrahim bin Edhem hazretleri buyurdu ki: (Yüksek derecelere kavuşanlar, ancak midelerine girenleri kontrol etmekle kemâle ermişlerdir.)

Sehl bin Abdullah Tüsterî hazretleri buyurdu ki: (Hakiki îmâna kavuşmak için, dört şey lâzımdır: Bütün farzları edeple yapmak, helâl yemek, görünen ve görünmeyen bütün haramlardan sakınmak ve bu üçüne ölünceye kadar devam etmeğe sabretmek.) Yine buyurdu ki: (Haram yiyenlerin yedi âzâsı, istese de, istemese de günâh işler. Helâl yiyenlerin azası, ibâdet eder. Hayır işlemesi kolay ve tatlı gelir.)

Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Bir kimse, hiç haram karıştırmadan, kırk gün helâl yerse, Allahü teâlâ, onun kalbini nûr ile doldurur. Kalbine, nehirler gibi hikmet akıtır. Dünyaya düşkün olmayı, kalbinden giderir.)

(Duanızın kabul olması için helâl lokma yiyiniz!)

(Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. Sonra ellerini kaldırıp dua ederler. Böyle dua nasıl kabul olunur?)

(Haram yiyenlerin farzları ve sünnetleri kabul olmaz.)

(Haram ile beslenen vücûdun, ateşte yanması daha iyidir.)

(Helâl kazanmak için yorulup, evine dönen kimse, günâhsız olarak yatar. Allahü teâlânın, sevdiği kimse olarak kalkar.)

(Bazı günâhlar vardır ki, onlara ancak, helâl kazanmak için çekilen üzüntü ve yorgunluklar keffaret olur.)

(Helâle, harama dikkat ederek çalışıp kazanan kimseyi, Allahü teâlâ çok sever.)

(Beş vakit namazı kıldıktan sonra, çalışıp helâl kazanmak, her müslümana farzdır.)

(Bir müslüman helâl kazanıp, kimseye muhtaç olmazsa ve komşularına, akrabasına yardım ederse, kıyâmet günü, ayın ondördü gibi parlak, nûrlu olur.)

(Helâl kazanmak için sıkıntı çekenlere Cennet vâcib olur.)

(Mide, bedenin havuzudur. Bütün damarlar oradan geçer. Mide sağlam olursa, damarlar da sıhhatli olur, mide çürük olursa, damarlar da çürük olur.)

Salih zâtlardan biri, Hasan-ı Basrî hazretlerinin ziyaretine gelip dedi ki:

-  Üstadım bilirsiniz ki, haram şüphesi karışık şeyleri yemek kalbi karartır. Kırk gün helâl lokma yiyenin kalbi nûrlanır. Harâm şüphesi bulunmayan bir miktar yiyecek istemeye geldim.

-  Haram şüphesi karışmamış yiyecek bulmak güçtür. Şurada bir çiftçi var. İbâdetlerini aksatmadan, alnının teri ile kazanır. Haramlardan, şüphelilerden çok sakınır. Aradığınız yiyeceği ancak onda bulabilirsiniz.

Salih zât, tarif edilen çiftçiyi tarlasında çalışırken bulup dedi ki:

-  Hasan-ı Basrî hazretlerine gittim. Haram şüphesi bulunmayan bir miktar yiyecek istedim. O da beni sana gönderdi.

-  Aradığınız gibi yiyeceğin bizde de kalmadığını zannediyorum. Çünkü bir gün, öküzlerim tarlada dinlenirken, komşunun tarlasına girdiler. Ayaklarına komşunun tarlasının toprağı bulaşmış, o toprağı tarlama karıştırdılar. Bunun için kazancımın şüpheden tamamen uzak olduğunu söyleyemem.

Hadîsi şerîfte, (Helâl meydanda, haram meydandadır. Şüpheliler ikisi arasındadır) buyuruldu. O hâlde şüphelilerden uzak durmak lâzımdır. Yine hadîs-i şerîfte, (Bir kimse, tehlikeli olan şeyin korkusundan dolayı, tehlikesiz şeyden sakınmadıkça, müttekî olamaz) buyuruldu. Onun için Hazret-i Ömer, (Bizler harama düşmek korkusu ile, helâllerin onda dokuzundan kaçındık) buyurdu.

Helâl lokma isteyen şu beş şeye dikkat etmelidir:

1-  Rızık peşinde koşarken Allah’ın farz kıldığı ibâdetlerin hiçbirini terk etmemeli, hiçbirini noksan yapmamalıdır.

2-  Kazanç için hiç kimseyi üzmemelidir.

3-  Çalışmak ile, kendisinin ve aile efradının iffetini korumaya niyet etmelidir.

4-  Çalışırken kendini haddinden fazla yormamalıdır.

5 Çalışmayı rızık için bir sebep bilmelidir. Fakat rızkı çalışmaktan bilmemeli, Allahü teâlânın bir ihsânı olarak görmelidir.

Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdir etmiş, ayırmıştır. İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın bedeninin ve rûhunun rızıkları da bellidir. Rızık hiç değişmez. Azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yimeden, bitirmeden ölmez. Bir kimse, Allahü teâlâ emr etdiği için çalışır, rızkını helâl yoldan ararsa, ezelde belli olan rızkına kavuşur. Bu rızık, ona bereketli olur. Bu çalışmaları için de sevâb kazanır. Eğer, rızkını Allahü teâlânın yasak etdiği yerlerde ararsa, yine ezelde ayrılmış olan o belli rızka kavuşur. Fakat, bu rızık ona hayırsız, bereketsiz olur. Rızkına kavuşmak için kazandığı günâhlar da, onu felâketlere sürükler.

Şimdi, zamana, modaya uymadan olmuyor diyerek, çocuklarını ve hele kızlarını, para kazanmak için haram yerlere gönderenler çoğalmakdadır. Aç kalmalarından korkarak, onlara dinlerini öğretmiyor, Kur’ân-ı kerîm okutmuyor, yavrularını cahillerin ellerine bırakıyorlar. Çocukları dinsiz, îmânsız yetişiyor. İstikbâllerini kazansınlar diyerek, namusları, hayâları yok edilmesine hangi vicdan razı olur? Sıkıntılar çekerek, ezelde ayrılmış olan rızıklarına kavuşuyorlar. (Namaz karın doyurmuyor, kızların ev işlerini öğrenmesi, ekmek parası getirmiyor. Zamana uymazsak, dîne bağlı kalırsak sürünürüz) gibi çılgınca konuşanlar da oluyor. Hâlbuki, oğullarına, küçük iken dinleri, îmânları öğretilir. Kur’ân-ı kerîm okutulur. Bundan sonra da, Allahü teâlânın emirlerine uygun olarak para kazanmaya çalışdırılırsa, yine aynı rızka, hem de kolayca, rahatça kavuşurlar. Anaları, babaları ve çocuklar hem sevâb kazanır, hem de kazançlarının hayrını görürler. Dünyada ve âhiretde mesûd olurlar. Aklımızı başımıza toplayalım! Rızıklarımızı helâl yoldan arayalım!

Gelip geçdi ömrüm çabuk, bir yel esip geçmiş gibi,
Hele, bana şöyle gelir, gözüm yumup, açmış gibi.
İşbu söze Hak tanıkdır, canlar gövdeye konukdur.
Birgün ola, çıka, gide, kafesden kuş uçmuş gibi.

 

Bizimle iletişim geçin.

İletişim

Hanımlara Rehber Bilgiler

     Görüş ve önerileriniz bizim için değerlidir! Amacımız size her zaman daha iyi hizmet verebilmektir.

     Bizimle paylaşmak istediğiniz görüş, öneri ya da şikayetiniz varsa ilgili "İletişim Formu"nu doldurarak bize iletebilirsiniz. Bildiriminizi en kısa sürede değerlendirip size geri döneceğiz.

Takip Edin!

Bizi sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilir ve e-posta yolu ile iletişime geçebilirsiniz.

İletişim Formu